Mersin, Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde kendine has doğal güzellikleri ve birbirinden harika tarihi noktaları ile turistlerin dikkatini çeken bir şehrimiz. Akdeniz’in narenciye cenneti olarak nitelendirebileceğimiz Mersin’de kentin hemen hemen her noktasında görebileceğimiz muhteşem antik kalıntılar yer alıyor. NeredenNereye.com ailesi olarak sizler için ülkemizin bu güzide kentine kısa bir yolculuğa çıkıyoruz.

Akdeniz Bölgesinde, Klikya ismi verilen bölgede kurulan Mersin, tarihi kaynaklar incelendiğinde son derece önemli bir kent olarak karşımıza çıkar. Yerleşik hayata ve tarıma elverişli sıcak Akdeniz iklimi, muhteşem doğası ve ticaret yolları üzerinde bulunmasının yanı sıra Hristiyanların hac rotasında yer alan Mersin din tarihi açısından da son derece önemli bir kent olarak karşımıza çıkıyor. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar, Anadolu’nun özellikle Mersin’in geçmişinde ne denli büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını bizlere gösteriyor. Kentin tarihine ait sayısız eser bugün Mersin’de bulunan müzelerde sergileniyor.

Mersin, Hititler, Asurlular, Urartular, Persler, Yunanlılar, Ermeniler, Seleukoslar ve Lagidler gibi pek çok farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Şehir, antik Yunan döneminde “Zephyrion” ismiyle anılmıştır. Şehirde yapılan arkeolojik çalışmalar, kentin şehir yerleşiminin tarihinin M.Ö 6 binli yıllara dayandığını gösterse de küçük çaplı yerleşimlerin M.Ö 9 binli yıllarda gerçekleştirildiğini gösteriyor. Bugün sahip olduğumuz bu eserler Mersin’in yalnızca Türkiye’nin değil aynı zamanda dünyanın da en köklü geçmişlerinden birine sahip şehirlerinden biri olduğunun kanıtı.

Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki yakın tarihine baktığımızda şehrin 1918 senesinde Fransız işgal kuvvetlerince ele geçirildiğini ancak Milli Mücadele döneminin ardından 1921 senesinde Türk ordusu tarafından işgal kuvvetlerinden temizlendiğini görebiliyoruz.

Eğer yakın zamanda Mersin’e bir seyahat düzenlemeyi istiyorsanız, Müzekart almak yerinde bir karar olur. Bu sayede şehrin tarihini aydınlatan çok sayıda müzeyi uygun fiyata gezebilirsiniz. Akdeniz ikliminin etkisi altında olan bir kent olarak yaz aylarında son derece sıcak olduğunu da belirtmek gerek. Bu nedenle yüksek sıcaklıkla aranız iyi değilse yaz sezonu dışında bir zamanda tatilinizi planlayabilirsiniz. Ayrıca şehir tarihi açıdan son derece zengin ancak bu eserler kentin farklı noktalarında bulunuyor ve bazılarına toplu taşıma imkanı bulunmuyor. Bu nedenle kişisel aracınız ya da kiralık araç ile kenti gezmek çok daha kolay olacaktır.

Nagidos Antik Kenti

 Anamur’un 10 km doğusunda yer alan Nagidos Antik Kenti, Mersin’in bilinen en eski yerleşim noktalarından biri olarak kayıtlara geçiyor. Bozyazı ilçesinde yer alan atik kent ilçenin önceden kullanılan “Nagidos” ismi nedeni adını almış. Geçmişinin M.Ö 2000’li yıllara dayandığı tahmin edilen kentin ismi “küçük ada” anlamını taşıyor ve üzerinde bulunduğu Paşabeleni Tepesi  göz önüne alındığında bu ismin son derece uygun olduğunu söylemek mümkün. 1998 – 2002 yılları arasında yapılan arkeolojik çalışmalar ile ortaya çıkarılan kentin Luvi halkı tarafından inşa edildiği düşünülüyor.

Kleopatra Kapısı

Doğu Roma İmparatorluğunun son döneminde inşa edilen ve ünlü Türk seyyah Evliya Çelebi tarafından, “İskele Kapısı” olarak nitelendirilen eser, Tarsus’ta bulunuyor. Rivayetlere göre Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın Romalı bir general olan sevgilisi ile bu kapıdan geçtiği bu nedenle bu ismi aldığı belirtiliyor. Kente girişte 3 ana kapı bulunuyor olmasına karşın, bu üç kapıdan ikisi Osmanlı döneminde yıkılmış ve geriye sadece bu kapı kalmış. At nalı şeklinde inşa edilen kapı, son dönem Roma mimarisinden izler taşıyan değerli bir eser olarak günümüzden geçmişe ışık tutuyor.

Kanlıdivane Antik Kenti

Kanlıdivane Antik Kenti, bölgede 19. yüzyılda bulunan Fransız bir gezgin tarafından tesadüf eseri keşfedilmiş. Erdemli’de Ayaşlı Beldesinde bulunan antik kenti M.Ö 2 ya da 3. yüzyılda Olba Krallığı tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Derinliği 30 metreyi bulunan bir obruğun yer aldığı bölge, özellikle bu bölümde yer alan kabartmalar nedeni ile tarih meraklıları tarafından çokça ziyaret ediliyor. Kentte yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılan zeytinyağı üretimine dair kalıntılar, buranın ticaret yolları üzerinde yer alan Mersin’in önemli ticaret noktalarından biri olduğunu gösteriyor.

Adamkayalar

Kayaların üzerine 11 erkek, 4 kadın, 2 çocuk, 1 dağ keçisi ve bir kartal figürünün işlendiği Adamkayalar, M. Ö 2. ya da 3. yüzyılda yapılan bir eser olarak kentin eski kalıntılarından biri. Şeytan Vadisi’nde yer alan bu eser  son derece dik bir yamaçta bulunuyor. Günümüzde dahi ulaşım son derece zor olduğu kabartmaların dönemin şartlarında yaklaşık 250 yılda tamamlandığı düşünülüyor. Adamkayalar kabartmalarının bulunduğu antik kentin, döneminde son derece kritik olan bu yolların kontrolünü sağlamak için inşa edildiği düşünülüyor.

Uzuncaburç

Uzuncaburç, Helenistik dönemde Olba Territoriumu’nun ibadet yeri olarak kullanılmış bir antik bölge. Antik kent içerisinde, sütunlu cadde, tören kapısı, Zeus Tapınağı, Tyche Tapınağı, Zafer Kapısı, tiyatro ve Helenistik mezar bölgeleri bulunuyor. Özellikle tarih meraklıları için son derece önemli noktalardan bir tanesi. Roma döneminde bağımsızlığını kazanan bu kent, bölgeye Türklerin gelmesi ile şeklinden dolayı “Uzuncaburç” olarak adlandırılmıştır.

Anamurium Antik Kenti

İngiliz Albay Francis Beaufor tarafından 19. yüzyılda keşfedilen şehrin ilk olarak ne zaman inşa edildiği bilinemiyor. Anamur’a 7 km uzaklıkta bulunan bu kent kolay ulaşımı nedeni ile turistlerin gözde noktalarından bir tanesi. 1960’lı yıllardan günümüze değin bölgede arkeolojik çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmaların neticesinde ortaya çıkan yerleşik yaşama dair ev eşyaları ve ticaret ürünleri, kentin büyük önem arz ettiğini gösteriyor. Kazılarda ulaşılan eserlere Mersin’de yer alan çeşitli müzelerde rastlamak mümkün. Kentin geçmişinde bu denli önem teşkil etmesinde, Kıbrıs’a olan yakınlığının da son derece büyük önemi var.

Kız Kalesi

I. Leon tarafından 1199 senesinde, kıyıdan 600 metre uzaklığa inşa ettirilen Kız Kalesi, bugün Mersin’in ilk akla gelen sembol yapılarından bir tanesi. Kalenin Roma döneminde korsanlar tarafından sıkça ziyaret edildiği tarihi kayıtlarda yer alan bir bilgi olarak karşımıza çıkıyor.

Efsaneye göre, “Efsaneye göre vakti zamanında bir kral ve onun çok sevdiği bir kızı yaşıyormuş. Bir gün bir falcı krala kızının bir yılan tarafından sokularak öleceğini söylemiş. Kral da bunun üzerine denizin ortasında bu kaleyi yaparak kızını da bu kaleye yerleştirmiş ve böylece kızının yılanlardan korunacağını düşünmüş. Kral bir gün kızına yemesi için sepet dolusu üzüm göndermiş. Sepetin içinde, üzümler arasında gelen yılan prensesi sokarak öldürmüş.” şeklinde kalenin yapım amacı açıklanıyor. Ancak bu rivayetin Kız Kulesi gibi farklı yapılar için anlatıldığını da söylemek gerek.

Özellikle gün batımının son derece muhteşem olduğu bu yer Mersin’in en ikonik noktalarından biri olarak ziyaret edilmeyi hak ediyor. Sahil boyunca yapacağınız gezide rahatlıkla görebileceğiniz kaleye kayıklar ile ulaşım sağlanabiliyor. Son derece uygun fiyatlara kaleye ulaşmak mümkün.

En yakın zamanda Mersin’e seyahat etmek için Türkiye’nin en uygun Mersin otobüs biletlerini NeredenNereye.com üzerinden online olarak satın alabilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin