“Senede bir defa daha önce hiç görmediğin bir yere git.” – Dalai Lama

Lizbon, Portekiz’in en zengin, en kalabalık, en renkli şehri olmasının yanı sıra aynı zamanda başkent. Efendim, bir seyahat sever için gerçekten farklı bir anlam taşıyan bir şehir burası. Neden derseniz, malumunuz modern dünyanın şekillenmesini sağlayan hatta bugün Amerika denen bir yerin olmasına neden olan keşifler, geziler Portekiz’den, Lizbon şehrinden başlıyor. Bu nedenle şehir tüm dünyada kaşifler şehri olarak anılıyor ve bunu çok güzel yansıtan bir anıta da ev sahipliği yapıyor.

Lizbon, kozmopolit yapısı ve demografik dağılımı ile İstanbul’a benziyor. Bunu kabul etmek gerek. Ancak, şehrin İstanbul’a şaşırtıcı şekilde benzediği bir diğer özelliği ise fiziki yapısı. Köprüleri, Haliç’i andıran deniz yapısı, rengarenk bir caddeden geçen tramvayları ile gerçekten İstanbul’un bir yansıması gibi Lizbon. Ülkenin başkenti olan Lizbon ekonomik yönü ile de Avrupa’nın baş tacı şehirlerinden bir tanesi. İber yarımadasının ekonomik bakımdan en gelişmiş şehri olduğu söylenebilir.

Lizbon’un kaşifler şehri olarak anılmasının nedeni daha önce de belirttiğimiz modern dünyanın şekillenmesinde çok büyük rol oynayan keşiflerin buradan başlamış olması ve dünya tarihinde pek çok ünlü kaşifin bu şehirde yetiş olmasından kaynaklanıyor. 1200’lü yıllardan bu yana Portekiz’in başkenti olan bu şehir, ekonomik zenginlik nedeni ile çok miktarda göç almış ve günümüzde kadar daha kozmopolit bir nüfus yapısına bürünmüş. Bu nedenle bir hayli canlı ve renkli kültür bileşenlerinin şehir içinde sergilendiğini görmek mümkün. Lizbon’ıun gezilip görülmesi gereken yerlerinin başında gelen Balem Bölgesi ise UNESCO dünya mirası listesinde yer aldığını belirtmekte fayda var. Kaşiflerin yolculuğa çıktığı bu tarihi kent yıl içerisinde oldukça turisti ağırlıyor. Lizbon renkli yaşamı içerisinde geziniz sırasında, birbirinden enfes yemeklerden tutunda hareketli bir gece hayatına kadar ihtiyacınız olan her şeyi kolaylıkla bulabiliyorsunuz.

Kaşifler Şehri Lizbon’da Bir Gün

İstanbul’u andıran bu şehir içerisinde tıpkı İstanbul’da olduğu gibi oldukça hareketli bir gün geçirebilirsiniz. Lizbon’un gezilecek yerler listesinin başında yer alan Seo Jorge Kalesi yolculuğunuza başlamak için harika bir adres. Bu kalanin şehri tepeden gören ve boğazın akan mavi sularına tanıklık eden eşsiz bir manzarası bulunuyor. Bu nedenle kaleye çıktığınızda harika fotoğraflar çekme fırsatı yakalayacağınızı bilerek hazırlıklı gidebilirsiniz. Seo Jorge Kalesi, 1255 yılında Lizbon’un Portekiz’in başkenti olması ile birlikte inşa edilmeye başlanmış Kalenin ağırladığı ilk kraldan itibaren her gelen yönetici kendi isteği doğrultusunda bu tarihi yapıya eklentiler yaptırmış. Bugün kalenin alanı 5400 metrelik bir alanı kaplıyor. Ne yazık ki tarihi süreci boyunca depremlerden çok çekmiş Seo Jorge Kalesi. 1700’lü yıllarda meydana gelen büyük Lizbon depreminin ardından oldukça tahrip olan yapı sonrasında mümkün olduğunca restore edilmiş.

Kale aynı zamanda şehrin tarihi serüveninde her zaman elitlerin ağırlandığı bir mekan olmuş. Birçok farklı yapısı bulunan kalenin en dikkat çekici noktalarından biri de kale içi haberleşmenin yapıldığı, ulakların gizlice mesaj taşıdığı “Door of Tresan” kapısı. Kapı kalenin kuzey yamacında bulunuyor. Ayrıca kaleye çıkmadan önce, farklı gidiş yolları mevcut. Alfama sokakları üzerinden farklı yerleri keşfederek alternatif bir yol ile de bu tarihi yapıyı ziyaret edebilirsiniz.

Kaledeki turunuzu bitirdikten sonra, Lizbon’un turistlerce en çok sevilen noktalarından biri olan Balem’e giden yolu gösteren tabelaları görebilirsiniz. Eğer yolculuğunuza küçük bir atıştırma ile başladıysanız muhtemelen Balem’e vardığınızda acıkmış olacaksınız. Hemen bölgenin girişinde yer alan tarihi Balem pastenesi bir şeyler atıştırmak için harika olabilir. Görüp görebileceğiniz en büyük pastanelerden biri olduğunu da belirtmekte fayda. Özellikle bir yaz gezisinde ise canınız ağır tatlıları istemeyebilir, bu durumda Balem pastanesin icra edilen Nata tatlısını yiyebilirsiniz.

Balem bölgesi içerisindeki en güzel yapılardan bir tanesi de şüphesiz, Jeronimos Manastırı. Orta Çağ Avrupa’sının önemli eserlerinden biri olan bu mekan, gotik mimariye ilgi duyan kişilerin kesinlikle görmesi gereken yerlerden bir tanesi. Tam yetmiş yıl boyunca yapımını ancak tamamlanan bu manastır UNESCO’nun dünya mirası listesinde de yer alıyor. Manastırı gezmek için belli bir miktar ücret ödemeniz gerekli, bunun yanı sıra dünyanın en ünlü kaşiflerinden biri olan Vasco da Gama’nın mezarı da manastırın hemen yanında yer alıyor.

Balem Kulesi

Yolculuğa devam etmek için Balem Kulesi’ne (Torre de Belem) yürümek harika bir güzergah olabilir. Buradan giriş biletlerinizi almanızda mümkün. Boğa bakan bu yapı şekil olarak Galata Kulesi’ni andırmasa da sahip olduğu boğaz manzarası ve gerisinde bıraktığı hareketli şehir ile oldukça benziyor. Kule’nin üzerine özenle işlenmiş figürler gerçekten görülmeye değer. Altı euro gibi bir giriş ücreti bulunan kulede geçmişini dinlerken Portekiz ve Lizbon şehrinin tarihine dair, şaşırtıcı bilgiler öğrenebilirsiniz.

Balem kulesindeki gezinizi bitirip sahile, Lizbon şehrine doğru yürümeye başladığınızda bir müddet sonra karşınıza Kaşifler Anıtı çıkacak. Bu anıt, dünya tarihine yön veren kaşiflerin gezilerine bu bölgeden çıkması nedeni ile buraya inşa edilmiş. Mimar Jose Angelo ve heykeltıraş Leopoldo de Almedia tarafından tasarlanan anıtın hikayesi de bir hayli ilginç. Buraya kadar gelmişken, tarihe yön veren insanların heykelinin bu bulunduğu bu yerde deniz manzarası ile birlikte sosyal medya hesaplarınız için harika bir fotoğraf çekmeyi unutmayın J Ilıman iklimin, tarihin ve sanatın tadını çıkardıktan sonra günlük Lizbon gezinizi sonlandırabilirsiniz. Günün geri kalanında kaldığınız yerde, yolculuğun tatlı yorgunluğunu biraz atıp daha sonrasında şehrin renkli gece yaşamının tadını çıkarabilirsiniz.

Lizbon yada seyahat rotanızda yer alan onlar başka şehir için yolculuğa NeredenNereye.com üzerinden en uygun uçak biletlerini satın alarak başlayabilirsiniz.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin