Avrupa bugün insanlığın medeniyet beşiği durumuna gelmiş durumda. Geç dönem insanlık tarihinin en önemli coğrafi bölgesi konumuna gelen Avrupa, özellikle aydınlanma hareketlerinden sonra gelişen ekonomik yapısı ile birlikte kıta üzerinde ger geçen gün çok daha fazla yatırım gerçekleştirerek cazibesine cazibe katıyor. Tarih, kültür, sanat ve doğal güzellikler bakımından son derece zengin olan bu coğrafya ger yıl dünyanın farklı noktalarından binlerce ziyaretçiye kapılarını açıyor. NeredenNereye.com ailesi olarak bizler de bugün siz sevgili ziyaretçilerimiz için Orta Avrupa’nın birbirinden güzel şehirlerini kısaca derledik. 

Prag – Çekya

Prag özellikle son yıllarda Avrupa’nın en dikkat çekici turizm kentlerinden biri konumuna gelmiş durumda. Bunun birçok nedeni var elbette. Ancak en önemli sebeplerinden birinin geçmişinden günümüze miras kalan eşsiz tarihi yapıları olduğunu netlikle söyleyebiliriz. Kent, onlarca farklı tarzda dizayn edilmiş birbirinden enfes tarihi yapıları ile turistlerin gözde seyahat duraklarından biri konumuna gelmiş durumda. Yüzlerce yıl Bohemya’ya başkentlik eden Prag, zarif köprüleri, katedralleri, eşsiz mimari özellikteki yapılarıyla Orta Avrupa turlarının da gözdesi bir şehir. Kentin Arnavut kaldırımları ile süslenmiş tarihi meydanı dünyanın dört bir yanından gelmiş turistlerle dolup taşıyor diyebiliriz. Son yıllarda yaşamış olduğu turist akını nedeniyle her geçen gün biraz da kalabalıklaşıyor. Ancak endişe edilecek bir durum yok, herkesin ezberlediği belirli noktalara nazaran hala çok daha sessiz ve sakin olduğunu söylemek mümkün. 

Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın 9. yüzyıldan kalma kalesi, Eski Kent Meydanı (Staromestske nam), Charles Köprüsü, Astronomik Saat, Eski Kent Köprü Kulesi (Stare Mesto) ve St. Nicholas Kilisesi gezilecek yerlerin başında geliyor.

Budapeşte – Macaristan

Aslında Tuna Nehri kıyısına kurulmuş olan iki farklı kentin birleşmesinden oluşan Budapeşte şehri, Orta Avrupa’nın mutlaka görülmesi gereken kentlerinden biri diyebiliriz. Kentin kendine özgü şekilde düzenlenmiş tarihi sokaklarını huzur içinde dolaşmak son derece keyifli olabiliyor. Coğrafi olarak Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük kenti olan Budapeşte oldukça sistemli şekilde geliştirilmiş bir ulaşım ağına sahip. Bu nedenle zorluk çekmeden kenti toplu taşıma aracılığı ile gezebiliyorsunuz. Budapeşte’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olan Balıkçı Tabyası’nın birbirinden harika kafelerinde vakit geçirmek oldukça iyi hissettiriyor. Ayrıca Tuna Nehri’nin bu cıvıl cıvıl kentinde Gül Baba Türbesi ve Rönesans Sarayı mutlka görmeniz gereken yerler arasında bulunuyor. Budapeşte seyahatiniz sırasında fazlaca enfes manzaralarla karşılaşacağınız kesin bu nedenle özellikle fotoğraf çekmeyi sevenlerin hazırlıklı gelmesini tavsiye ederiz. 

Viyana – Avusturya

Orta Avrupa’nın vazgeçilmez ülkelerinden biri olan Avusturya’nın başkenti olan Viyana bizim tarihimiz açısından da önemli bir kent. Bu masalsı kent imkânı olanların mutlaka görmesi gereken şehirlerden bir tanesi. Viyana şehir yüzölçümünün yüzde 30’una yaklaşan yeşil alan düzenlemesi ile aynı zamanda bölgenin en yeşil kentlerinden biri olarak biliniyor. Bu nedenle seyahatiniz sırasında yeşilin farklı tonları arasında huzur bulurken bir yandan da Avrupa tarihine tanıklık etmiş birbirinden etkileyici mimari yapılarını da ziyaret edebiliyorsunuz. 

Viyana içerisinde Habsburg Henedanının yazlık sarayı olarak bilinen Schörnbrun Palace turistlerin ne fazla ilgi gösterdiği ziyaret noktalarının başında geliyor. Son derece etkileyici bir mimari yapı olduğunu belirtmekte fayda var. Dünyanın her noktasından sanatseverleri ağırlayan Viyana bu konuda haklı bir üne sahip. Avrupa’nın en büyük sanat koleksiyonları kent içerisindeki farklı müzelerde ziyaretçiler ile buluşuyor. Barok ve Art Nouveau başkenti sayılan şehrin sembollerinden St. Stephan Katedrali görülmesi gereken diğer bir yer. Yıl boyunca farklı müzik festivallerinin düzenlendiği Viyana’da sanat tutkunları için inanılmaz seçenekler var. Bir Avusturya lezzeti olan şnitzeli de mutlaka deneyin. 

Bratislava – Slovakya 

Orta Avrupa’nın klasik özelliklerinden biri olarak Slovakya’nın başkenti olan Bratislava kenti de Tuna Nehri kıyısına kurulmuş durumda. Güzelliği ile ziyaretçilerini büyüleyen Tuna Nehri, Avrupa tarihinin başından günümüze yerleşim için tercih edilen bir alan olmuş. Hem Avusturya hem de Macaristan’a sınırı olan kent, bu özelliği ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Bu iki ülkeyi ziyaret eden turistler yollarının üzerindeki bu kente uğramayı da ihmal etmiyor diyebiliriz. 

Son derece sakin olan bu kent içerisinde harika eski şehir bölgesini gördükten sonra Bratislava Kalesi, Devin Kalesi, Saat Müzesi, Silah Müzesi, Mozart Evi, Yahudi Kültür Müzesi gibi önemli ziyaret noktalarını da seyahat rotanıza ekleyebilirsiniz. 

Dresden – Almanya

Avrupa söz konusu olduğunda Almanya’dan bahsetmemek olmaz elbette. Asırlar boyunca biriktirdiği tarihi ve kültürel mirasını modern dünyaya son derece başarılı şekilde bütünleştirmeyi başaran Almanya, günümüzün en gözde Avrupa ülkelerinin başında geliyor. Dresden, Almanya’nın Çek Cumhuriyeti sınırında yer alan kendine has bir kent. Şehir, yüzyıllar boyunca sanatın ve kültürün tüm ihtişamını bünyesinde barındırıyor ve bu nedenle de her dönem ziyaretçilerin dikkatini üzerine çeken kentlerin başında geliyor. 

Almanya söz konusu olduğunda haklı olarak hemen herkesin aklına II. Dünya Savaşı geliyor. İnsanlık tarihinin en büyük dramlarına ev sahipliği yapan bu dönem savaşın baş aktörü olan Almanya’yı da son derece kötü şekilde etkilemiş durumda. Ne yazık ki, Dresden de II. Dünya Savaşı’nın etkilerinden son derece kötü şekilde etkilenmiş kentlerinden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Savaş sonunda gerçekleşen bombalamalardan dolayı kenti yüzde 70’i harap olmuş diyebiliriz. Ancak savaştan sonra Almanya sanat ve kültürü bütünleştiren bu kente son derece önem vererek yeniden eski ihtişamına kavuşturmak için elinden geleni yapmış diyebiliriz. Geçmişe bağlılıkları ve çalışkanlıkları ile taş üstünde taş kalmamış anıtları, tarihi binaları yeniden aslına uygun olarak yeniden ayağa kaldırılan Dresden halkı takdir edilmeyi hak ediyor. 

Görünürde çok daha eski tarihlere dayanan bir geçmişe sahip gibi ayakta duran Dresden Sanat Galerisi, Zwinger, Opera Binası ve bunlara ek olarak birçok mimari harikası ile birlikte kent tam anlamı ile bir müze şehir diyebiliriz. Bu özelliği nedeniyle de Almanya’nın bu kendine özgü kenti her yıl dünyanın farklı noktalarından gelen binlerce ziyaretçiye kapılarını açıyor. Ayrıca kent, Orta Avrupa Bölgesinin en yeşil şehirlerinden biri olarak göze çarpıyor. Kent içerisinde yeşilin hemen her tonuna tanıklık ederek huzurlu saatler geçirebileceğiniz Dresden Botanik Bahçesi mutlaka görmeniz gereken alanlardan bir tanesi. 

Listemizde yer alan birbirinden harika Orta Avrupa kentlerini ve çok daha fazlasını NeredenNereye.com üzerinden Avrupa’ya sefer düzenleyen otobüs firmalarının biletlerini satın alarak rahatlıkla ziyaret edebilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin