“Kişi bir yere gitmek için değil yeni şeyler görmek için yola çıkar.”

Seyahat etmenin en temel noktalarından bir tanesi de kesinlikle yenilikler keşfetmektir. Hemen hemen her insanın tatilinin yada gezisinin dolu dolu gezmesini ister. Bunun için seyahat ettiğimiz noktadaki yemek kültürünü, sanat eserlerini ve sosyal yapıyı merak ederiz. Kimi zaman bir şehrin sanat eserler kimi zamanda tarihi eserleri bizi oraya gitmeye görmeye iter. Özellikle sanat ve tarih meraklıları için dünyanın farklı noktalarında yer alan eşsiz eserleri keşfetmek oldukça heyecan vericidir.

Şüphesiz mimari de seyahati sevkli kılan etmenlerin içerisinde yer almaktadır. İnsanlık binlerce yıldır doğada yer alıyor ve gelişim gösterdiği her adım ile birlikte barınma ihtiyacını karşılamak için çeşitli yapılar inşa ediyor. Geçmişten günümüze onlar hatta binlerce mimari eser bizlere miras kalmış durumda. Dünyanın farklı noktalarında yer alan bu mimari eserler bize eserin yapıldığı tarih ve dönemin sanat anlayışını gözlemlemek adına eşsiz fırsatlar sunuyor. Biz de mimariye ilgi duyan seyahat severler için mimarların dünyanın en değerli eserleri olarak nitelikleri beş eşsiz mimari eseri listeledik.

Pisa Kulesi, Pisa

Tüm dünyada sembol haline gelmiş olan mimari yapılardan söz ettiğimiz zaman şüphesiz aklımıza gelen ilk isimlerden bir tanesi Pisa Kulesi oluyor. Bütün görsellerde üzerimize devrilecekmiş hissi uyandıran bu kule birçok öyküde, romanda ve filmde neredeyse ana karakterler kadar çok görülüyor. Aklımızda oluşan İtalya imajının ana figürlerinden bir tanesi kendisi. İtalya’nın Piazza Dei Miracolide (Mucizeler Meydanı) alanında bulunun kule meydan ile aynı ismi taşıyor. Hemen yanında bulunan katedralin yapımı yaklaşık yüz yıl öncesine dayansa da Pisa Kulesi’nin yapımına 1173 yılında başlanıyor. Aslında oldukça ilginç bir hikayeye de sahip kule. Yapımı sırasında zeminin alüvyon bir arazi olması nedeni ile üçüncü katı inşa edildiğinde kule yana yatmaya başlıyor. Ancak bu yatma hareketi oldukça yavaş gerçekleştiğinden ilk aşamada fark etmek mümkün olmuyor. Üçüncü katın yapımından sonra çok özenli ve titiz bir çalışma ile devam eden inşa süresi 1350 senesinde son buluyor.

Lotus Tapınağı / Yeni Delhi

Hindistan’ın Yeni Delhi şehrinde bulunan bu eser mimari aşıklarının kesinlikle görmesi gereken yerlerin başında geliyor. Kendine özel tasarımı ile modern mimarinin en güzel örneklerinden bir tanesi. İsmini ise tasarımının lotus çiçeğinin yapraklarına benzemesinden alıyor. Yaprak biçiminde tasarlanan toplam 27 ayrı bölmenin olduğu bu ibadethanenin ortalama yüksekliği 40 metre kadardır. Bu eşsiz ibadethanenin yüzeyi Yunanistan’dan gelen özel mermerler ile kaplanmıştır. Modern mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu yer 1866 yılından tamamlandığından bu yana dünyanın en çok ziyaretçi çeken noktalarından bir tanesidir. Hindistan kesinlikle doğunun en ilgi çekici ve egzotik ülkelerinden bir tanesi. Kendine has film kültürü bile bunu anlamak için yeterli oluyor. Bir gün Hindistan’a yolunuz düşerse Lotus tapınağını ziyaret etmeyi unutmayın.

Kubbet-üs Sahra / Kudüs

Listemizin bu sırasında üç semavi dininde oldukça önemli kabul ettiği bir şehir olan Kudüs yer alıyor. Bu önem de Kubbet-üs Sahra’nın da etkisini yok saymak olmaz elbette. Kubbet-üs Sahra kesinlikle İslam mimarisinin en güzel örneklerinden bir tanesi. Yedinci yüzyılda yapılan bu sefer günümüze dek korunmuş ve milyonlarca insanın ziyaret noktası olmuştur. Yapının dışında ve içinde bulunan özel fayanslar 1. Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Bilinen en eski İslami eserlerden bir tanesi olan Kubbet-üs Sahra yaklaşık bin yıldan aşkın bir süredir mimarlara örnek olmaya devam etmektedir.

La Pedrera / Barselona

Daha önceki İspanya yazımızda da belirttiğimiz üzere mimari ve Barselona dediğimizde aklımıza tek isim geliyor; Antoni Gaudi. Şehir için yapmış olduğu onlarca eser ile neredeyse Barselona’yı kendi çalışma alanına dönüştürmüş olan ünlü mimarin en değerli eserlerinden bir tanesi de şüphesiz La Pedrera. UNESCO tarafından 1984 yılında dünya mirası listesine alınan bu yapı her yıl milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Eserin mimari güzelliğini ilk gördüğünüz anda anlayabiliyorsunuz. Görünüşte ülkemizde yer alan peri bacalarını andıran bu eser oldukça farklı bir tasarıma sahip.

Köln Katedrali / Köln

Mimari dediğimizde Orta Çağ dünyasına şekil vermiş olan gotik mimariye dair bir eserden bahsetmezsek hata etmiş oluruz. Köln Katedrali bunun kesinlikle en güzel örneklerinden biri. Orta Çağ döneminde kilisenin dünyaya hükmettiği yıllarda yapılan bu eser kimilerince başlı başına bir şaheser. 1248 yılında yapımına başlana ancak pek çok sancılı sürecin sonunda tam haline 1880 yılında kavuşan bu eser Almanya ziyaretçilerinin mutlaka görmesi gereken yerler arasında bulunuyor.

Dünyaya bırakılmış olan birbirinden değerli mimari eserleri görmek, keşfetmek için yolculuğunuza NeredenNereye.com üzerinden en uygun uçak biletlerini satın alarak başlayabilirsiniz.

1 YORUM

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin