Berlin, günümüzde dünyasında söz sahibi olan ülkelerin başında gelen Almanya’nın en bilindik şehirlerinden bir tanesi ve aynı zamanda başkenti. Berlin’in başkent olarak belirlenmesinin en önemli nedeni olarak kentin ülkenin doğusu ve batısı arasında kalan bir ticaret merkezi olması görülüyor. 

Berlin’deki ilk insan yerleşkelerinin tarihi yapılan arkeolojik çalışmalar neticesince oldukça eski zamanlara kadar uzanıyor olsa da bu kentin günümüzdeki anlamda kuruluş yılı olarak 1237 tarihi kabul ediliyor. Döneminde oldukça söz sahibi bir ülke olan Prusya hâkimiyeti altında bulunan Berlin, Prusya’nın yatırımları sayesinde son derece gelişmiş bir ticaret şehri olmuş. 

Tarihin unutulmak istenen kısımlarından biri olan II. Dünya Savaşı döneminde Nazi Almanya’sının başkenti olan bu kent, savaş bitiminde inanılması güç bir yıkıma uğramış şekilde ayakta kalmış. Elbette bir süre gelişimi konusunda sıkıntılar çekmiş olsa da bugün pek çok insanda hayranlık uyandıran bir kent olarak karşımızda. Savaştan sonra doğu ve batı olarak iki kısma ayrılan şehir, modern dönemde tekrar birleşti. Yapımına 1961 yılında başlana meşhur Berlin Duvarı, bir dönem boyunca kentin doğusu ve batısını birbirinden katı kurallar eşliğinde ayırmış, ülkenin tarihi mirasının büyük bir kısmını doğu yakasında bırakmış. Ancak Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından kent bugün Almanya Almanya Federal Cumhuriyeti’nin başkenti olarak karşımızda duruyor. 

Berlin seyahati gerçekleştirmek istiyor ve bu güzel Alman kentini baştan sona keşfetmek istiyorsanız bir haftalık bir tatil dilimi yeterli olacaktır. Elbette planınıza göre bu süreyi uzatabilir ya da kısaltabilirsiniz. Tatil için Berlin kentini tercih ettiğinizde elbette konaklama imkânlarını da düşünmeniz gerekiyor. Ancak, dünya genelinden çok sayıda ziyaretçiye kapılarını açan bir kent olması nedeniyle kentte konaklama seçeneklerini gelişmiş seviyelere taşımış. Bu nedenle şehir standartlarında farklı bütçelere uygun çeşitli konaklama imkânları bulunuyor. Berlin tatil planı yapacaklar için önemli kriterlerden biri de hava koşulları olabilir. Berlin yılın büyük bir kesiminde soğuk havalara teslim oluyor diyebiliriz bu nedenle tatiliniz için bahar ve yaz aylarını tercih etmek isteyebilirsiniz. 

Berlin Gezilecek Yerler 

Berlin, hiç tartışmasız Almanya’nın en bilinen ve köklü tarihe sahip kentlerinden bir tanesi. Mimari yapıları, doğal alanları, müzeleri ve sanat merkezleri ile kesinlikle görülmeye değer bir şehir. Bu nedenle kent içerisinde çok sayıda gezilecek ve görülecek yer bulunuyor. Berlin’de gezilecek en önemli noktaları sizler için kısaca derledik. 

Berliner Dom (Berlin Katedrali)

Spree Nehri’nin kıyısında konumlanmış olan Berliner Dom, bir anlamda kentin sembolü haline gelmiş diyebiliriz. Bu nedenle yılın hemen her döneminde turist akınına uğruyor. Biraz kalabalık olabilse de muhteşem mimari yapısı ve harika konumu ile Berlin’de kesinlikle görülmesi gereken noktaların başında geliyor. Köklü geçmişe sahip olan bu yapının yapımına 15. Yüzyılda başlanmış ve 20. Yüzyılda ancak tamamlanmış. Bu nedenle de büyük önem arz ediyor. Tarihi yapı Almanya’nın büyük bir dönemine tanıklık etmiş ve onlarca hikâyeye ev sahipliği yapıyor. Berliner Dom, Papalık merkezi olarak kullanılmasından dolayı özellikle Prusya dönemi için Avrupa’nın en önemli merkezlerinden biri konumuna gelmiş ve bu özelliği ile kentin gelişimine katkı sağlamış. 

Kaiser-Wilhelm Kilisesi (Yıkık Kilise)

Kaiser tarafından büyükbabasının anısına yapılan bu eser, bir diğer adı ile “Anıt Kilisesi” olarak da anılıyor. Romanesk bir kilise olarak inşa edilmiş olmasına karşın II. Dünya Savaşı neticesinde büyük yıkıma uğramasından dolayı yapının yanına hatırlatıcı bir anıt eklenmiş. Bu tarihi yapı bugün Almaya’nın II. Dünya Savaşı sırasında ülkenin karşı karşıya kaldığı büyük yıkımın simgesi olarak kabul ediliyor ve bu nedenle de Alman halkı için son derece önemli bir sembol. Aynı zamanda Batı Berlin’in günümüzdeki sembolü olarak kabul ediliyor. 

Fransız Katedrali

 

1701-1705 yıllarında Louis Cayart ve Abraham Quesnay Huguenot tarafından ilk bölümleri inşa edilen Fransız Katedrali, Berlin’in tarihinde günümüze uzanan en değerli yapılarından bir tanesi. Kentteki birçok tarihi yapı gibi II. Dünya Savaşı sırasında büyük hasara uğrayan kilise, 1977 – 1981 yılları arasında restore edilerek günümüzdeki haline ulaşmış. Günümüzde kentte ziyarete açık bir durumda bulunan kilise, en etkileyici Berlin manzaralarına tanıklık edebileceğiniz turistik noktalardan biri olarak kabul ediliyor. Bu nedenle Berlin ziyaretçisi olan dünya genelinden pek çok turistin uğrak noktası. 

Nikolai Kilisesi

Nikolaikirche ismi ile de bilinen bu kilise, 800 yıllık kadim geçmişi nedeniyle Berlin’in bilinen en eski kilisesi olarak kabul ediliyor. Kilise içerisinde Koro ve Konuk balkonu bölümlerine yer vermesinin yanı sıra gotik tarzda, Mark mimarisinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. II. Dünya Savaşı sonrasında kısa bir süre atıl durumda bir harabe olarak kalmış olsa da ardından yapılan yenileme çalışmaları neticesinde bugün müze olarak ziyaretçilere kapılarını açıyor. 

Pergamonmuseum (Bergama Müzesi)

Berlin’de yer alan Müzeler Adası’nın 5 müzesinden biri olan bu yapının inşası 1930 yılın bitirilmiş. Yapıldığı tarihten itibaren etkin biçimde kullanılan yapı kesinlikle görülmeye değer bir mimari yapılanmaya sahip. Ayrıca Berlin’in en büyük sanat müzesi olarak kabul ediliyor. İçerisindeki eşsiz sanat sergileri bir yana; Bergama Zeus Sunağı, İştar Kapısı Bergama Athena Tapınağının Girişi, Bergama’dan Athena Heykeli gibi barındırdığı eşsiz tarihi eserler dünyanın farklı noktalarından turistlerin bu müzeye akın etmesine neden oluyor. 

Altes Museum (Eski Müze)

Karl Friedrich Schinkel’in mimari alanda ortaya koyduğu çalışmalardan ilham alınarak yapılan bu müze, Alman halkı için son derece önemli bir nokta. Farklı mimari tasarımı nedeniyle turistler tarafından da yoğun ilgi görüyor. II. Dünya Savaşı’nın başından itibaren yangın gibi nedenlerle hasar alan yapı, yapılan çalışmalar nedeniyle 1966 yılında günümüzdeki haline kavuşturularak ayakta kalmaya devam etmiş. Müzenin mimari yapısı dışında içerisinde yer verdiği ve farklı kültürlerden alınan devasa sanat arşivi nedeniyle de kesinlikle görülmesi gereken noktalardan biri olarak kabul ediliyor. 

Prenzlauer Berg 

Eski işçi sınıfı mahallesi olarak kabul edilen bu mahalle zaman içerisinde kentin gelişmesi ile birlikte bugün genci, yaşlısı, sanatçısı gibi birçok kesimin yaşamak can attığı bir yerleşim merkezi haline gelmiş. Bu istekte haksız olmadıklarını da vurgulamak gerek. Bu tarihi mahalle tarihe tanıklık eden kendine özgü mimariye sahip binaları, butikleri, şirin kafeleri, huzurlu kafeleri ve çok daha fazlası ile insanın içini ısıtan bir mahalle. 

Berlin ziyaret sırasında kentte ustalarının ellerinden “currywust, buletten, eirkuchen, Holstein şnitzeli, königsberger klopse, sauerbraten, rouladen, kohlroulade” gibi Berlin mutfağının birbirinden harika yerel lezzetlerinin tadına bakabilirsiniz. 

Keyifli yolculuklar dileriz!!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin