Dresden, Almanya’nın en dikkat çekici şehirlerden bir tanesi ve bugün siz gezginler ile birlikte bu şehre kısa bir yolculuk yapıyoruz. Dresden’in Almanya’nın bu güzel şehrinin kaderi biraz iç burkan cinsten diyebiliriz. Şehir, II. Dünya Savaşı dönemi ağır hasarla atlatan bölgelerden bir tanesi. Savaşın bitimine çok az bir süre kala Dresden adeta harap edilmiş diyebiliriz öyle ki günümüze şehrin yalnızca dörtte biri ayakta kalmış. Dresden’e ayakta bastığınızda bu durum kafanızda bir soru işaretinin oluşmasına neden oluyor. Eğer böylesine kötü bir geçmiş yaşamasaydı bugün bu güzel şehir kim bilir nasıl olurdu, diye düşünmeden edemiyorsunuz. Neyse ki, günümüzde dahi şehir öylesine güzel ki buraya bir yolculuk düzenlediğiniz için asla pişman olmuyorsunuz. Avrupa kültürünün mimari anlamda insanlığa bıraktığı Barok tarzı yapılar şehrin farklı noktalarında en güzel örnekleri ile karşınıza çıkıyor.
Dresden, bütün şehri kuşatmış ve gökyüzü ışıklarının ahenkli dansı ile büyüleyen Elbe Nehri’ne karşı kurulmuş. Bu her yıl şehrin dünyanın farklı noktalarından çok sayıda insanı ağırlamasının en temel nedenlerinden bir tanesi. Yaşama elverişli yapısı, doğal güzelliği Dresden’i günümüzde olduğu kadar geçmişinde de çekici hale getirmiş. Bu nedenle bu şehir bol bol müzeye sahip ve kadim geçmişinin kapılarını ziyaretçilerine aralıyor. Şehir ayrıca kendisine gezginler tarafından verilmiş bir isme de sahip; Kuzey’in Floransa’sı olarak biliniyor.
Dresden, günümüzde Saksonya eyaletinin başkenti konumunda. Saksonya eyaletinin geçmişi nedeni bugün Dresten – Leipzig – Chemnitz şehirlerinden oluşan üçgeni bugün çok sayıda gösterişli saraya ev sahipliği yapıyor. Doğu Almanya’nın göz bebeği olan Dresten şehri geçmişinden günümüze kalan tarihi değerleri ile de ön plana çıkıyor. Şehirde yer alan Zwinger Müzesi, Kadın Kilisesi, Porselen Müzesi seyahatiniz sırasında görmeniz gereken yerler arasında bulunuyor.
Gezginlerin en çok merak ettiği konu genel itibari ile “Peki Dresden’e nasıl gidebilirim,” oluyor. Türkiye’den Almanya’ya doğrudan uçuşlar düzenlenen iki şehir var. Bu şehirlerin Dresden’e uzaklıkları arasında pek fark olduğu söylenemez. Dilerseniz THY’nin doğrudan Leipzig ya da Berlin uçakları ile Almanya’ya iniş yapabilir ve her iki şehirden de ortalama iki saatlik bir tren yolculuğu gerçekleştirerek Dresden’e ulaşım sağlayabilirsiniz. Tren istasyonu tam olarak şehrin merkezi kabul edilebilecek bir konumda yer aldığı için trenle şehre geldiğinizde diğer noktalara da ulaşım sağlamanı oldukça kolay oluyor.
Dresden Gezilecek Yeler
Her ne kadar II. Dünya Savaşı yıllarında çok hasar görmüş olsa da Dresden hala pek çok güzelliğe ve pek tarihi mirasa sahip olan bir şehir. Bu nedenle şehirde seyahatiniz boyunca geçirdiğiniz zamanda sıkılmadan gezip görebileceğiniz çok sayıda yer bulunuyor.
Zwinger
Dresden’in sembolü haline gelmiş olan bu yapının inşasına 1707 yılında başlanmış ve yapımı 1728 yılına dek sürmüş. Barok tarzının en görkemli örneklerinden biri olan alanı ortaya çıkarmak için dönemin yöneticisi August neredeyse bulduğu tüm sanatçıları seferber etmiş. Sanatçılar mimar Matthaus Daniel Pöppelmann önderliğinde çalışmaya başlamışlar ve ortaya muhteşem yapıt çıkmış.
Residenzschloss
Burası Saksonya’nın yöneticisi olan Wettin ailesine ait bir kraliyet sarayıymış. Yönetici August’un sanata ne kadar düşkün olduğunu düşündüğümüzde ise sanat ve mimari açısından ne kadar değerli olduğunu belirtmeye gerek yok. Bugün müze olarak hizmet veren yapı içerisinde Münzkabinett (Bozuk Para Müzesi) ve Kupferstickkabinett (Baskı, çizim müzesi) olmak üzere mutlaka görmeniz gereken iki alan bulunuyor.
Albertinum
Kraliyet cephaneliği olarak tasarlanan fakat daha sonrasında yöneticilerin hazinelerini saklamak için kullandığı bu yapının yapımı 1884 – 1887 arasında tamamlanmış. Günümüzde bir sanat galerisi olarak hizmet sunan yapı dünyanın romantizm akımına kapılmış en büyük sanatçılarının eserlerini boydan boya sergiliyor.
Semperoper
Semper Opera House, gerek Dresden gerekse Almanya için çok değerli bir yapı olarak görülüyor. Ülke tarihinin en büyük opera binalarından biri. Sanatın kalbinin attığı bu yapı ne yazık ki II. Dünya Savaşında uğradığı saldırılardan sonra kapanmak zorunda kalmış. Ancak yapılan çalışmalar ile birlikte 1989 yılında yeniden hayata kapılarını açmış bu tarihi opera binası.
Brühl Terrace
Şehre varır varmaz Dresden merkezinde yer alan Brühl Terrace’ye çıkmak yapmanız gereken ilk eylemlerden bir tanesi. Bunun nedenini şehre kuş bakışı bir göz attığınızda parlak mavi akan suyu ile Elbe Nehrini ve hemen sol yanınızda kalan muazzam barok tarzı yapıları gördüğünüzde anlıyorsunuz.
Augustusbrücke
August Köprüsü, II. Dünya Savaşı zamanlarından Alman askerleri tarafından yıkılmış bir köprü. Ancak komünizmin çökmesinden sonra Alman 17. Yüzyıl barok mimarisinin bir örneği olan bu köprüyü restore ederek hayata geri döndürmüş durumdalar.
Johanneum
Biraz zamanların kraliyet ahırı olarak kullanılan bu bina şimdilerde bir ulaşım müzesi olarak faaliyet gösteriyor. Eğer bir otomotiv tutkunuysanız galerisi son derece zengin olan bu müzeye mutlaka uğramalısınız.
Furstenzung (Procession of Princes)
Johanneum’un duvarında dünya tarihinin en önemli mozaik eserlerinden biri bulunuyor. Meissen çinisi kraliyet döneminde yapılmış muazzam bir yapıt. Kraliyet ailesinin neredeyse tüm üyelerinin tasvirleri bu mozaik yapı üzerine işlenmiş. 25.000 parçadan daha fazlası ile oluşturulan bu yapıt dönemin en büyük sanatçılarından biri olan Wilhem Walther tarafından boyanmış.
Altmarkt
Tam anlamı ile şehrin gerçek merkezini ve neden bu derece ünlü olduğunu öğrenmek istiyorum derseniz kesinlikle Altmark’a bir göz atmalısınız. Restore edilen Rathaus’un (Belediye Binası) da bulunduğu kare şeklindeki bu alan seyir zevki yüksek bir mimari zenginlik sunuyor.
Dresden ziyaretçilerinin şehirden ayrılmadan önce, “Fraunkirche, Germen Hygiene Museum, Katholische Hofkirche, Kreuzkirche Kilisesi, Dresden Panometer, Stadmuseum Dresden” görmesi gereken diğer önemli noktalar.
Dresden’e en kısa zamanda bir yolculuk yapmak için en uygun uçak biletlerini NeredenNereye.com üzerinden satın alabilirsiniz.
