Kıbrıs, hepimizin bildiği gibi bir bölümü Türkiye toprakları kabul edilen “Yavru Vatan” olarak adlandırılan harika bir ada. Yüz ölçümü olarak bir hayli küçük olsa da bu muazzam adan binlerce yıllık bir tarihe ve bu tarihi yolcuğundan günümüze miras kalmış olan çok sayıda esere ev sahipliği yapıyor.
Kıbrıs’ta yapılan arkeolojik çalışmalar bize gösteriyor ki; bu küçük adanın tarihi M. Ö 8000’li yıllara kadar uzanıyor. Coğrafi konumunu da göz önünde bulundurursak yerleşimin taş devrinde başladığını söylemek bile mümkün. M.Ö 30 ile M.S 330 tarihleri arasında adada Roma İmparatorluğu hakimiyet sürmüş. Bölgenin kömür madenleri bakımından zengin olması nedeniyle Roma tarafından elde tutulan bu adanın dört bir yanına imparatorluk tarafından antik kentler inşa edilmiş. Bu dönemin ardından Bizans, Osmanlı ve Venedik gibi donanma yollarına hakimiyet kurmak isteyen devletlerce ele geçirilen ada farklı medeniyetlerden izler taşıyan bir yaşam alanı haline gelmiş.
Tarihte kendine yer edinmeyi başarmış büyük devletlere ev sahipliği yapan bu ada günümüzde Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti ile ikiye bölünmüş durumda. Hem tarihi zenginliği hem de denizi, kum, güneş üçlüsü ile turizm cenneti olan ada gerçekten önemli bir yer tutuyor. Kıbrıs’ın son derece sıcak olduğunu hatırlatmakla beraber ada da tam anlamı ile bir keşif düşünüyorsanız baştan sona gezmek için tatil sürenizi uzun tutmakta fayda var.
İçerikteki Konular
Lefkoşa (Nicosia) Han
Birleşik Krallık tarafından hapishane olarak kullanılan bu bina 1572 yılında Osmanlı Valisi Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan önemli bir ticaret merkezi. Bugün dünyanın farklı noktalarından pek çok turistin ziyaret ettiği ada 2 kat 68 oda şeklinde düzenlenmiş. Yapının içinde geleneksel kıyafetler ve yiyecekler, hediyelik eşyalar, içecekler gibi çok çeşitli ürünler bulabilirsiniz. Hanın avlusunda şadırvan ve mescid bulunurken, üst katta tüccarlar için kalacak bölümler, alt katta ise atlar için ahırlar ve alışveriş için dükkanlar bulunuyor.
Bellapais Manastırı (Bellapais Monastery)
Manastır, Beylerbeyi Köyü’nde yer almaktadır. 1158-1205 yılları arasında inşa edilmiştir. Adı “Barış Manastırı” anlamına gelen “Abbaye de la Paix” den gelmektedir. Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethetmesinin ardından Augistignan rahipleri şehirden ayrılmış ve Kıbrıs’a gelerek bu manastırın ilk sakinleri olmuştur.
Günümüzde konser salonu olarak da kullanılan manastır birbirinden harika gösterilere ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle gotik mimarinin sayılı örneklerinden biri olan bu manastırı ziyaret ederek harika sahne şovlarına da tanıklık edebilirsiniz.
Kykkos Manastırı (Kykkos Monastery)
Geçmişi 11. yüzyıla kadar uzanan bu manastır, Marathasa Vadisi’nin dağlık kısmında yer alıyor. Ziyaretçilerin dikkat etmesi gereken konuların başında manastırın yüksekliği geliyor. Yapı, 1318 metre yüksekliği olan bir tepenin üzerinde kurulmuş şekilde ziyaretçilerini karşılıyor.
Meryem Ana’ya adanmış bu manastırın yapımında, altın, gümüş, bronz gibi değerli madenler kullanılmış. Bu bakımda oldukça özenli şekilde korunduğunu söylemek gerek. Ortodokslar için dünyanın en değerli mabetlerinden biri olarak görülen manastır Kıbrıs ve adanın turizmi için hayati önem taşıyor diyebiliriz. Ne yazık ki, bu muazzam eser geçmişte birkaç kez yangın ile mücadele etmiş. Ancak her şeye rağmen Kıbrıs’ın görülmesi gereken noktaları arasında ilk sırada yer alıyor.
Eski Kourion (Ancient Kourion)
Yazımızın başında Kıbrıs tarihinden bahsederken, adanın büyük imparatorluklara ev sahipliği yaptığını ve bu nedenle antik kentler bakımından bir hayli zengin olduğundan bahsetmiştik. Geçmişi M.Ö 200 tarihine uzanan Lemesos’taki Kourion, Kıbrıs’ın en önemli antik kentlerinden bir tanesi. Tarihe ve mimariye meraklı ziyaretçiler tarafından özellikle Grekoromen tiyatrosu için ziyaret edilen antik kent Eustolios’un Evi, Bizans Bazilikası, mozaik zeminin kalıntıları ve sütunlar ise görülmesi gereken gibi harika eserlere de ev sahipliği yapıyor.
Eski Salamis (Ancient Salamis)
Bu devasa antik kent, Kıbrıs’ın en ünlü tarihi noktalarından biri. Kapladığı alan bakımından bir hayli geniş olan antik site, yapımında bolca kullanılan mermerler nedeniyle oldukça ünlü. Kıbrıs’ın en iyi şekilde korunmuş tarihi yapılarından biri olan antik kent tarihe çarpıcı bir yolculuk yapmak isteyenler için muazzam bir fırsat sunuyor.
Kent civarında yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde ortaya çıkan kalıntılar incelendiğinde antik kentin tarihinin M.Ö 1180 yılına kadar uzandığı görülmektedir. Kesin olarak kimin tarafından yaptırıldığı bilinmiyor olsa da, kaynaklarda anlatılan efsaneye göre kent Salamina Kralı Telamon’un oğlu Teucon tarafından yaptırılmış. Burası spor salonu, agora, forum ve hamamın bulunduğu klasik bir Roma şehri formundadır. Tiyatro, Kambanopetra Bazilikası, Agiso Epifanios Bazilikası ve Zeus Tapınağı alanda bulunan diğer kalıntılar arasında bulunuyor.
Kral Mezarları (Tombs Of The Kings)
1980 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Kral Mezarları, Baf Limanı’na 2 km mesafede yer alıyor. Doğal güzellikleriyle olduğu kadar tarihi ile de dikkat çeken Kıbrıs’ın en önemli arkeolojik alanlarından biri olan Kato Pafos Arkeolojik Parkı’nın bir bölümünde yer alan mezarlar dünyanın farklı noktalarından çok sayıda ziyaretçiye kapılarını açıyor.
Son derece dayanıklı kayalara oyulmuş olması nedeniyle günümüze kadar ulaşmayı başarmış olan Kral Mezarlarının tarihi Helenistik döneme kadar uzanmaktadır. Mezarlar aynı zamanda Roma döneminden de izler taşıması nedeniyle tarihi açıdan büyük önem arz ediyor. Dor sütunları ile bezenmiş bu harika anıt döneminde aristokrat ailelerin mezarı olarak kullanılmış.
Dionysos Evi (House Of Dionysos)
Baf Arkeolojik alanının bir parçası olan Dionysos Evi, günümüzde dahi mimari açısından teşkil edebilecek derecede iyi hazırlanmış olan mozaik zemini ile ziyaretçilerini büyülüyor. Greko – Romen kalıntılara ev sahipliği yapan bu alanda Eski Yunan Mitolojisinden farklı sahneler tasvir edilmiş. Mitoloji içerisinde özellikle tanrı Dionysos mizansenleri sergilenmiş. Bölgenin yaklaşık olarak 2000 yıllık bir tarihe sahip olduğu düşünülüyor. Son derece başarılı şekilde korunmuş kalıntılar, özellikle tarihe meraklı ziyaretçiler tarafından Kıbrıs’ın mutlaka görülmesi gereken tarihi noktalarından biri olarak değerlendiriliyor.