Bulgaristan’ın başkenti olan Sofya, geçmişinde Osmanlı İmparatorluğuna ait topraklar olarak Türk kültüründen fazlası ile izler taşıyor. NeredenNereye.com ailesi olarak bu yazımızda siz sevgili ziyaretçilerimizi Sofya’nın en değerli tarihi noktalarına keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz.
Avrupa topraklarından yer alan Sofya’nın tarihi yaklaşık olarak 7000 yıl öncesine kadar uzanmasına karşın 1879 yılında Bulgaristan’ın başkenti olarak ilan edilmiştir. Şehir, başkent olarak belirlendiğinden günümüze değin hızlı bir gelişim göstererek ülkenin en önemli şehirlerinden biri haline gelmiş.
Arkeoloji alanında yapılan çalışmalar sonucunda Neolitik döneme ait elde edilen eserler, Sofya’nın Avrupa’nım sayılı eski şehirlerinden biri olduğu savını güçlendirmektedir. Şehir müzesinde bu toprakların tarihine dair en eski tarihli sergilenen eserler bakır ve taş devrine ait olarak karşımıza çıkıyor. Sofya ismini almadan önce şehir Serdica olarak tarihi kaynaklarda geçer. Uzmanlar bunun nedeninin bölgede ilk olarak M.Ö 1000’li yıllarda yerleşik hayata geçen Serdi kabilesini olduğunu dile getiriyor. Serdi kabilesinin hakimiyetinin ardından şehrin kontrolü Makedon kralı Flip’in eline geçmiş.
M.S 1. yüzyıl dolaylarında Roma kontrolüne geçen şehir bu dönemde ticari ve askeri olarak fazlası ile gelişim göstermiş daha sonrasında ise Han Krum tarafından Bulgar Krallığına bağlanmıştır. 170 yılı civarında Bizans tarafından ele alınan şehir bu olaydan sonra önemli kentlerden biri olarak merkez konumuna gelmiş ve çok sayıda kilise inşa edilmiş.
1382 tarihinde Osmanlı’nın gerçekleştirdiği kuşatma ile birlikte Sofya Türk toprakları olarak kabul edilmiş ve bu olaydan sonra bölgeye yerleşmeye başlayan Türk halkı ile birlikte ticari faaliyetler artmış aynı zamanda çok sayıda İslam mimarisine örnek teşkil edilen camiler inşa edilmiş. Bugün hala Sofya içerisinde bu dönemden kalma camiler ve çok sayıda tarihi eseri şehirde görebilirsiniz. 18. Yüzyıldan itibaren Osmanlının çöküşe girmesi ile birlikte Sofya ekonomisi kötüleşmiş ve bu da yerel halkın ayaklanmasına neden olmuştur. Ayaklanmalar sonrasında bölgedeki Türklerin bir kısmı Sofya’yı terk etmiş olsa da günümüz de dahi yaşamaya devam edenler var.
Yakın zamanda Sofya seyahati düşünenler; bu şehrin Avrupa’nın diğer kentleri gibi fazlaca gösterişli olmadığının bilincinde olmalı. Ancak bu Sofya’da gezilecek yerlerin olmadığı anlamına gelmiyor. Özellikle Neo – Klasik tarzdaki muhteşem binaları kesinlikle görülmeyi hak ediyor. Hava sıcaklıklarının artış göstermeye başladığı ilkbahar ve yaz ayları Sofya’yı ziyaret etmek için son derece uygun. Bu mevsimlerde şehirdeki birbirinden şık ve şirin kafeleri ziyaret ederek, kentin tadını çıkarmak mümkün. Avrupa’nın bu önemli kentinde konaklama konusunda da endişe etmenize gerek yok. Sofya’da farklı bütçelere uygun oteller şehir merkezine son derece yakın olarak konumlanmış.
İçerikteki Konular
Sofya’da Tarihi Yerler
Belirttiğimiz gibi Sofya, tarihin eski dönemlerine uzanan geçmişi ile gezilecek çok sayıda tarihi yer sunuyor. Bununla birlikte şehirde yer alan müzeleri gezmek istiyorsanız burada geçerli olan Sofia Card almanız gerekiyor. Sofia Card ile Ulusal Arkeoloji Müzesi ve Ulusal Doğa Tarihi Müzesine ek ücret ödemeden giriş yapabiliyorsunuz.
Ortodoks Aleksandr Nevski Katedrali
Yapımına 1882 senesinde başlanan bu katedral Neo Bizans tarzında inşa edilmiştir. Bu nedenle mimari açıdan büyük önem taşır. Katedral, Türklerin Bulgaristan’dan ayrılmasından sonra Rus askerlerinin anısına inşa edilmiştir. Gerek kapladığı devasa alan (3000 metrekare) gerekse de muhteşem mimari yapısı ile Bulgaristan’ın en önemli tarihi yapıları arasında başı çeker. Her yıl binlerce turisti ağırlayan katedral Sofya’da mutlaka görmeniz gereken noktaların başın geliyor.
12 Eylül 1924 senesinde kültür anıtı ilan edilen Katedral, eski şehirde bir araya gelen kurul tarafından alınan yapılma kararı ile birlikte hayat bulmuş. Yapımının ilk yıllarında farklı isimler ile anılıyor olsa da takip eden yıllarda bugün sahip olduğu isim üzerinde karar kılınmış. Kilise özellikle altın kaplamalı kubbeleri ile dikkat çekiyor. Yalnızca merkez kubbesi değil, kilise de neredeyse tüm kubbeler altın kaplama şeklinde yer alıyor. Sofya tarihinin en büyük eserlerinden biri olan katedral dünyanın farklı noktalarından binlerce ziyaretçiye her yıl kapılarını açıyor.
Aziz Sofya Kilisesi (Ayasofya)
Sofya’nın tarihi ile yakından ilgili olan bu kilise aynı zamanda kentin isminin kaynağı olarak biliniyor. İstanbul’da yer alan Ayasofya gibi tanrının bilgeliğine adanan Ayasofya şehirde bilinen en eski mimari eserlerden bir tanesi. 14 . yüzyılda Bulgaristan’ın bu kentine ismini vermiş olan kilise tarih süreç boyunca çok uzun zaman boyunca kapalı kalsa da 1999 senesinde yeniden halkın ziyaretine açılıyor.
Bizans tarafından 6. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kilisede yapılan arkeolojik çalışmalar kilisenin temelinde 3. yüzyıla ait mozaikler ortaya çıkarmıştır. Uzmanlar bu kalıntıların şehrin önceki sahibi olan Serdica’dan eser olarak günümüze geldiğini düşünüyor. Özellikle din tarihi açısından büyük önem arz eden bu kilise Sofya’da mutlaka görmeniz gereken noktaların başında geliyor.
Aziz George Rotunda
Sofya’dan bahsederken şehrin ilk yerleşik yapılanmalarının Antik Serdica döneminde olduğunu belirtmiştik. Aziz George Rotunda, 300’lü yıllarda inşa edilen bir yapı olarak Sofya’nın tarihi kalbi olarak gösteriliyor. Özellikle M.S erken dönem tarihi sürecine meraklı olan birçok insan tarafından yıl içerisinde ziyaret ediliyor. Böylesine eski bir yapı olmasına karşın, Sofya’da son derece iyi şekilde muhafaza edilmiş diyebiliriz. Yapının günümüze kadar ulaşmış olması tam olarak bir mucize olarak kabul ediliyor. Yapılan araştırmalar neticesinde Sofya’nın tarihi hakkında çok önemli detaylara rastlanması ise burasını çok önemli bir antik alan haline getirmiştir.
Osmanlı döneminde bu yapının bir camiye çevrildiğini belirtmemiz gerekir. Buna karşın, yapının tarihi yapısı son derece iyi şekilde korunmuş, içerisindeki freskler bugün dahi görülebiliyor.
Aziz Nikolas Rus Kilisesi
Ziyaretinizin ilk dakikasından itibaren Rus mimarisinin değerli eserlerinden biri olduğunu rahatlıkla idrak edebileceğiniz bu kilise Sofya’nın kalbinde yer alıyor. Rus mimar M. Preobrazhensky tarafından planlanan kilise, 1907-1914 yılları arasında inşa edilmiş.
Elbette her ülkede olduğu Sofya’nın sakinleri tarafından büyük bir önem arz eden Aziz Nikolas Rus Kilisesi bazı efsanelere konu olmuş. Rivayetlere göre kilisenin dilekleri yerine getirdiğine ve hastalıklara şifa olduğuna inanılıyor. Bu nedenle yerel halk tarafından büyük önem verilmesinin yanı sıra kilise Rus mimarisinin nadide eserlerinden biri olarak her yıl dünyanın farklı köşelerinden binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Aziz Nikolas’ın en önemli özelliklerinden biri şüphesiz altın kaplama ile karşımıza çıkan 5 kubbesi olarak biliniyor.
Ulusal Tarih Müzesi
Bir kentin tarihi sürecinden bahsederken, eğer o kent bir Ulusal Tarih Müzesine sahipse kendisinin adı geçmeden olmaz. 1973 yılında kapılarını ziyaretçilere açan Sofya Ulusal Tarih Müzesi, hizmete başladığı tarihten bu yana şehrin ziyaretçilerine enfes bir tarihi yolculuk sunuyor. Üstelik müze her geçen gün arkeolojik çalışmalar ile elde edilen eserleri sergisine kazandırmaya devam ediyor. Bu nedenle özellikle seyahatlerinde farklı kültürlerin tozlu tarih sayfalarına göz atmak isteyen ziyaretçiler tarafından en çok ziyaret edilen noktaların başında geliyor. Müze, 2 Mart 1984’te Bulgar devletinin kuruluşunun 1300. yılı şerefine Adalet Divanı Binası içinde ve 2000 senesinde de, 10 Kasım 1989’da son komünist liderin iktidarının düşürüldüğü Boyana’daki binaya taşınmıştır.
Banyabaşı Cami
Sofya tarihinde Osmanlı’nın büyük bir yer kapladığından yazımızın başında bahsetmiştik. Bu nedenle Sofya’da 70’in üzerinde tarihi cami bulunuyor ancak buna karşın günümüzde yalnızca Banyabaşı Cami ibadete açık. Bu nedenle özellikle Sofya’yı ziyaret eden Müslümanlar için son derece büyük önem arz ediyor.
Osmanlıdaki görkemli eserlerin sorumlu büyük usta Mimar Sinan tarafından 1576’da inşa edilmiştir. Banyabaşı Cami, aynı zamanda yaptıran kişinin adından ötürü Kadı Seyfullah Efendi Cami olarak da bilinmektedir. Cuma namazları için de açık olan camide 700 kişi aynı anda ibadet edebiliyor. Osmanlı mimarisinde alışık olduğumuz gibi caminin dış kısmı sade bir yapı ile karşımıza çıkarken iç kısmındaki muhteşem detaylar onu ön plana çıkarıyor.
Borisova Gradina
Listemizdeki tarihi noktalara Sofya ziyareti yapmak isteyenler için bir de doğal güzellikleri ile dikkat çeken bir park eklemek yerinde olacaktır. 1800’lü yıllarda düzenlenen Borisova Gradina, kentin en eski parklarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Kominist rejim döneminin başından 1984 yılına kadar park “Özgürlük Parkı” olarak anılmış ve bir sembol haline gelmiş.
İsviçreli Daniel Neff, Alsaslı Joseph Frei ve Bulgar Georgi Dutev, günümüzde çok sayıda ziyaretçi tarafından hayranlıkla ziyaret edilen bu parkın unutulmaz tasarımcıları olarak biliniyor. Parkın ilk düzenlenmesinden itibaren alanında uzman kişiler tarafından düzenlenmesi parkın hem doğa ile uyumlu hem de tutarlı bir güzelliğe sahip olmasına neden olmuş.
Türkiye’nin her yerine en uygun otobüs biletlerini NeredenNereye.com üzerinden satın alabilirsiniz. İyi yolculuklar dileriz!