Sankt-Peterburg ya da hepimizin bildiği ismi ile “St. Peterburg” Rusya’nın Dünya genelinde, başkenti olan Moskova’dan sonra en bilinen şehri olarak karşımıza çıkıyor. Rus Çarı Petro tarafından 1703 yılında kurulan şehir bu tarihten itibaren daima gözde bir yerleşim merkezi olarak Dünya tarihinde yerini almış. Öyle ki; günümüzün de en gözde tatil rotalarından biri olan masal diyarlarını andıran bu şehir 200 yılı aşkın süredir çarlık Rusya’sının başkenti olmuş. Bu nedenle kurulduğu günden bu yana gelişim göstererek canlılığını ve nüfusunu arttırmış bir şehir olarak siz seyahatseverleri bekliyor.
Moskova’nın yaklaşık 715 km kuzeybatısında yer alan St. Petersburg tıpkı Türkiye’nin İstanbul şehri gibi Rusya’nın kültür başkenti olarak değerlendiriliyor. Rusya’nın 2. Avrupa’nın ise 4. büyük başkenti olarak bilinen coğrafi olarak Baltık Denizi kıyısında Nevra Nehri üzerinde 42 adaya bölünmüş şekilde karşımıza çıkıyor. Şehir yaşamış olduğu tarihi süreç içerisinde bir dönem “Leningrad” olarak adlandırılmış olsa da eski devlet başkanı Boris Yeltsin tarafından şehrin ismi yeniden St. Petersburg olarak değiştirilmiş. Şehrin günümüzde kullanılan isminin kökenine bakıldığı zaman “Peter” kelimesinin çarın isminden “Burg” kelimesinin ise Almanca “Kale” kelimesinden geldiği görülüyor.
İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük savaş dönemlerinden biri olan II. Dünya Savaşı sırasında şehir uzun yıllar boyunca tarihte yer alacak bir drama ev sahipliği yapmış. Hitler, Leningrad’ın alınacağından emin olarak 900 gün boyunca şehri kuşatma altına almış olsa da son ana kadar direnilmiş ve kuşatma başarısız olmuştur. Öyle ki; Hitler kuşatmanın kazanılmasından emin olarak St. Petersburg’da kutlama yapmak için davetiyeler bastırmış ancak savaşın ardından bu davetiyeler Rus askerler tarafından Almanya’da bulunmuş.
Türkiye’nin Kültür Başkenti olarak kabul edilen İstanbul’da nasıl ki, şehrin her köşesinde tarihinden günümüze miras kalmış olan farklı eserler görmek mümkünse aynı durum St. Petersburg için de geçerlidir. Şehir için kısaca açık hava müzesi demek yerinde olur. Rus Edebiyatı herkesçe bilinir ve edebiyat tarihinde Rus yazarların ortaya çıkardıkları çok sayıda klasik vardır. Rus Edebiyatı’nın iki önemli ismi Puşkin ve Dostoyevski bir dönem St. Petersburg’da yaşamış ve kaldıkları evler günümüzde müze olarak kullanılıyor. Şehrin bir diğer dikkat çeken özelliği ise coğrafi konumundan dolayı mayıs ortası ve temmuz sonuna kadar olan dönemde günün 18 saatini aydınlık olarak geçirmesidir. Yaşanılan bu “Beyaz Geceler” ismi veriliyor ve özellikle farklı bir deneyim yaşamak isteyen turistler şehre gitmek için bu dönemi seçiyor.
İçerikteki Konular
St. Petersburg Gezilecek Yerler
Her şeyden önce St. Petersburg’un gezilecek görülecek yerler bakımından son derece zengin bir şehir olduğunu belirtmekte fayda var. Açıkçası bu nedenle özellikle ilk kez gidenlerin bütün noktaları yakalaması pek mümkün görünmüyor. Bir rehber eşliğinde seyahat edecekseniz belli başlı noktaları kaçırmadan görebilirsiniz. Şehri tek başına özgürce dolaşmayı planlayanlar için görülmesi gereken birkaç önemli noktayı derledik.
Hermitaj Müzesi (Hermitage Museum)
Birkaç binadan oluşan bir kampüs olan bu müze içerisinde anlatılanlara göre 3 milyona yakın sanat eseri bulunuyor. Bu özelliği ile Hermitaj Müzesi, Dünya’nın en büyük resim koleksiyonuna ev sahipliği yapılıyor. Sanat eserlerine son derece düşkün olan çariçe tarafından yaptırılan bu müze açıldığından bu yana Dünya’nın farklı noktalarından değerli sanatçıların eserlerini toplamaya devam etmiş ve böylesine güzide bir serginin sahibi olmuş. Resim sanatına biraz bile ilginiz varsa Dünya üzerinde mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında geliyor. İçerisinde, “Tavus Kuşu Saati, Amber’den yapılmış oda, Davinci’nin eserleri” gibi görülmesi gereken bölümler bulunuyor.
Peterhof Sarayı ve Bahçesi
Çarlar tarafından yazlık saray olarak kullanılan Neva Nehri kıyısında şehre 30 -40 dk uzaklıkta bulunan bu saray son derece görkemli yapısı ile dikkat çekiyor. Şehir içerisinde metro ile saraya kolaylıkla ulaşım sağlamanız mümkün. Ana bahçeyi gezmenin yaklaşık 1 saat sürdüğü bu görkemli sarayın bahçesini gezerken birbirinden değerli pozlar yakalayabilirsiniz.
Faberge Yumurtaları Müzesi
Eşi benzeri olmayan, mücevherle süslenmiş yumurtaların sergilendiği bu müze de St. Petersburg’un gezilip görülmesi gereken noktalarından bir tanesi. Yumurtalar önceden St. Petersburg’lu bir aile tarafından yapılıp her yıl Romanov Hanedanına gönderiliyormuş. Bolşevik ihtilalinde yumurtaları yapan firma kapatılmış ve ardından müze olarak kullanılmaya başlanmış.
Peter & Paul Kalesi
Nehir kenarında durup manzaraya bakarken bu yapıyı uzaktan göreceksiniz. Burası kale, kilise ve hapishaneden oluşan bir kompleks. Nehir üstünde köprülerle bağlanmış bir ada. İçindeki kilise etkileyici ama devrim yapmaya kalkışan ve Rus Çarı tarafından öldürülen ihtilalcilerin tutulduğu hapishane daha etkileyici. Bu yapıyı bir rehber eşliğinde gezer ya da gitmeden önce hakkında biraz bilgi toplarsanız ne denli dramatik hikayelere tanıklık ettiğini görebilirsiniz. Bu yönü gezerken biraz içinizi acıtacağını belirtmekte fayda var.
Voskresenia Khristova Kilisesi (Dökülen Kan Kilisesi)
Dökülen Kan Kilisesi, Moskova’da yer alan ve tüm dünyada bilinen Deli İvan (St. Basil) kilisesine benziyor. Anlatılanlara göre çar bu Moskova’da yer alan muhteşem kiliseyi yaptırdığında bir benzerini daha yapamasın diye yapan kişinin gözlerini kör etmiş. Ancak gene de St. Petersburg içerisinde bir benzeri görenler tarafından yapılmış. Klasik mimari yapısı ve renkli tasarımı ile görülmesi gereken eserler arasında yer alıyor.
St. Isaac Katedrali
Oldukça büyük bir yapısı olan St. Isaac Katedrali’nin inanılmaz bir manzaraya sahip olan terasına çıkmak için 250 basamak tırmanmanız gerekiyor. Spor alışkanlığı olmayanlar için gerçekten yorucu bir deneyim olabilir. Ancak terasın harika bir manzarasının olduğunu görmek gerektiğini söylemek gerek. Yapı hemen hemen her köşesinde görebileceğiniz altın kaplamalarla süslü gösterişli mimarisi ile dikkat çekiyor.
Mariinski Tiyatrosu
Yılın hemen her döneminde önemli sanat etkinliklerinin düzenlendiği St. Petersburg şehrinin gözde noktalarından biri de Çaykovski’nin Kuğu Gölü Balesi’nin ilk kez sergilendiği Mariinski Tiyatrosu. Bu gösterişli bina yalnızca mimari yapısı nedeni ile bile görülmesi gereken noktalardan biri… Ancak siz bunca yol katederek buraya kadar gelmişken devasa tiyatro da bir gösteri izlerseniz harika olur.
St. Petersburg’a Ne Zaman Gidilir?
Herhangi bir şehirle ilgili olarak seyahat planı düzenlediğimizde en önemli soruların başında “Ne zaman gidilir,” geliyor. Dünya’nın farklı noktalarında coğrafi özelliklerinden dolayı şehirleri gezmek için en uygun zamanlar da değişiklik gösteriyor. St. Petersburga’a gitmek için şüphesiz en uygun zaman meşhur “beyaz geceler” nedeni ile yaz aylarında olacaktır. 18 saat süren gün uzunluğu boyunca bu dönemde şehir neredeyse hiç uyumuyor diyebiliriz. Her köşe başında 24 saat açık olan mağazalar, restoranlar bu dönemde düzenlenen festivaller ve konserler nedeni ile şehir cıvıl cıvıl diyebiliriz. Kış aylarını düşünenler için şehrin bu dönemde biraz soğuk olduğunu belirtmekte fayda var.
St. Petersburg’a Gideceklere Küçük İpuçları
St. Petersburg’u ziyaret etmeden önce bilmenizde fayda olan küçük tüyolar:
– Şehir için Türkiye – Rusya arasında yaşanılan kriz nedeni ile vize uygulaması geçerli durumda. Yani vize işlemleri için de zaman ayırmanız gerekiyor.
– Türkiye’den direk uçuş ile 3 -3,5 saatte St.Petersburg’a gidilebiliyor.
– Gitmeden önce güncel kur üzerinden Türk Lirası ve Ruble değerlendirmesi yapmanızda yarar var.
– Kültürel miras bakımından zengin bir şehir olduğu için kendinizi yormadan ve seyahatinizi aceleye getirmeden rahat rahat gezmek için 5 günlük bir tatil planı yapmanızda yarar var.
– Rusya’nın en büyük şehirlerinden biri olduğu için şehirde İngilizce kullanarak rahatlıkla gezmeniz mümkün.
– Şehri rehber olmadan kişisel olarak gezmek istiyorsanız Yandex Çeviri ve Yandex Metro uygulamalarını telefonunuza indirmenizde fayda var.
St. Petersburg’a Ulaşım
Havalimanı şehre oldukça uzak bir konumda yer alıyor. Bu nedenle şehre ulaşım sağlamak için terminal çıkışından kalkan dolmuşlara binmeniz gerekiyor. Dolmuşlar aracılığı ile metroya kadar ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Bunun için şehir merkezi Nevsky Prospekt durağında inmemiz gerekiyor. Eğer taksi ile ulaşım sağlamak istiyorsanız St. Petersburg’da taksilerin pazarlık usulü ile çalıştığını bilmeniz gerekiyor. Terminalden şehir merkezine 2000 Ruble ödeyerek ve trafik nedenli gecikmeden dolayı yaklaşık bir saatlik bir taksi yolculuğundan sonra ulaşım sağlayabilirsiniz.