Bugün Slovakya’nın başkenti olan Bratislava’ya bir yolculuk düzenliyoruz. Kasvetli bir Avrupa şehri mi yoksa sokaklarında kaybolmak isteyeceğiniz biblo bir şehir mi? Gezip gördükten sonra karar elbette ki sizin. Ancak bizce tatil rotanızda olması gereken yerlerden bir tanesi. Bratislava’ya geldiğinizde dikkatinizi çeken bu küçük sakin şehrin nasıl başkent olduğu. İnsanların bir hayli seyrek geçtiği, hatta çoğu binanın boş olduğunu düşündüğünüz bir hayalet kasabayı andırıyor uzaktan. Özellikle de havaların daha soğuk ve puslu olduğu dönemlerde bu küçük şehri ziyarete gitmişseniz iyiden iyiye halkın bu şehirden kaçıp uzak diyarlara yerleştiğini düşünebilirsiniz. Ancak bu Bratislava’nın biraz siyasi geçmişinde biraz da yerel halkın alışkanlıklarından kaynaklanıyor diyebiliriz. Bratislava aslında bir başkent değildi, Çekoslovakya ve Slovakya olarak ikiye ayrılan topraklardan sonra şehir Slovakya’nın başkenti olmuş. Ayrıca burada yaşamını sürdüren yerel halk özellikle hafta sonlarında ve tatiller yerleşim merkezinden biraz uzaklaşarak mistik doğanın ortasına kendini atıyor diyebiliriz. Buradan biblo şehir olarak bahsedildiğini de duyabilirsiniz, çünkü uzaktan baktığınızda gerçekten de bir antikacıda Avrupa’nın belli bir dönemini resmeden bir minyatür havası veriyor şehir. Orta Çağ mimarisine meraklı olanları mest edecek klasik yapılarından tutun da enfes bir dönem filmi içerisinde yaşıyormuş hissi uyandıran ara sokaklarına kadar gerçek anlamda bir biblo şehir olduğunu söyleyebiliriz.

Bratislava’da Görülecek Yerler

Avrupa’da görülebilecek en güzel manzaralara ev sahipliği yaptığını söyleyebiliriz bu şehrin. Bratislava’ya girişinizi ölümsüz hale getirmek, uzun süre hafızalarınızda saklamak istiyorsanız alternatif bir yol kullanarak şehre Tuna nehri üzerinden giriş yapabilirsiniz. Oldukça ideal bir fiyata bu yolculuğu gerçekleştirmenizin yanı sıra bir de Slovakya’ya yaklaştığınızda o eski burçların tepesinden yansıyan güneş ışığının size sunduğu eşsiz manzara fotoğrafları çekme şansı üstüne minik bir hediye gibi oluyor. Ayrıca Tuna Nehri kıyısına dizilmiş minik ahşap evler, balıkçı tekneleri sizleri karşıladığında sanki olmadık bir dünyayı tasvir eden bir romanın içindeymiş hissine kapılabiliyorsunuz. Burada sıralı şekilde dizilmiş minik ahşap evlerin arasında yer alan dar sokaklar tek tük yerel halktan birilerini görmek mümkün. Bakıldığında küçük bir Avrupa ülkesi olan Slovakya’da, başkent Bratislava nüfusu yaklaşık olarak dört yüz elli bin civarında. Bu nedenle sokakların neden kalabalık olmadığını anlayabiliyorsunuz açıkçası. Bence bu Bratislava’yı görülmesi gereken yerlerden biri haline getiren en önemli etmenlerden. Özellikle, metropol yapılarının içerisinde yılın çok büyük bir kısmını geçiren insanlar için burası kelimenin tam anlamı ile huzura doğru bir yolculuk. Tekne yolculuğunuz bitip Tuna Nehri’ne veda etmeniz gerektiğinde  içinizde küçük bir burukluk olabilir elbette ancak şehrin geri kalanını görme isteğiniz heyecanınızı yeniden kazanmanızı sağlayacak.

Artık Bratislava içerisinde gezmeye başlayabiliriz. Ancak bu küçük şehrin fiyatlandırması konusunda ufak bilgiler verelim. Öncelik oldukça küçük olan ve zamanınız varsa yürüyerek dahi gezebileceğiniz yerlerin ulaşımı için yüksek taksi ücretleri ödeyebilirsiniz. Bu konuda biraz pahalı olduğunu söylemek gerek. Bunun yanında beklemeyi göze alıyorsanız şehrin toplu taşıma sistemi ile çok ucuz olarak istediğiniz noktalara varabiliriz. Bratislava’nın küçük bir şehir olduğunu unutmamak gerek. Bu nedenle gezerken detayları atlamadan sindire sindire gezebilirsiniz. 18. Yüzyıldan kalma Başkanlık Sarayı şehirde gezilecek belli başlı yerler arasında bulunuyor. Şehirde nerede kaldığınıza göre değişen bir rotasyon olacak elbette. Dilerseniz şehre gelmeden önce özel turistik turlardan satın alabilir ve bütün rotaları gezebilirsiniz. Ancak, ben bu küçük şehri özgürce dolaşmanızı ve yalnızca belirli başlı noktalarını görmenizin yeterli olacağını düşünüyorum. Zaten sözü ettiğimiz Başkanlık Sarayı ve şehrin eski kalesi gibi belirli mimari noktaların dışarısında kendinizi kollarına bırakacağınız özgür bir doğa bulunuyor. Bunun için bir turistik tur firmasına yüksek meblağlar ödemenize gerek olmadığını düşünüyoruz. Yardımsever Slovak halkı da geziniz sırasında size yardımcı olacaktır.

Bratislava’nın Tuna Nehri ile bütünleşik nehrini gördükten artık şehir içi gezilecek noktalara uğrayabilirsiniz. Öncelikli olarak, Şehrin eski kalesinden başlayabilirsiniz. Burası diğer noktalara kolayca ulaşmak için gerçekten iyi bir başlangıç noktası. Daha sonrasında Micheal Kapısı’ndan geçerek eski şehre güzel bir merhaba deyin. Görsel bir dinginlik sunan binalar, sessiz sakin dar sokaklar ve bu taş sokakların arasına sıkışmış minik cafe ve restoranlar huzurlu bir gezinti için harika bir fırsat. Hemen hemen her sokakta birbirinden renkli heykel çalışmaları ile karşılaşmanız da mümkün. Bu dar sokaklarda gezerken mutlaka denemenizi istediğimiz, “Kofola” isimli bir yerel içecekten bahsetmek isteriz. Aslında bir hayli ilginç bir hikayesi var bu yerel içeceğin ancak spoiler vererek sürprizi bozmayalım. Yalnız tadının hayli hoş olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca kendine has yerel biralarının olduğunu ve alkol kullanıyorsanız bu biralardan denemeden ayrılmamanızı da tavsiye ederiz. Söylediğimiz gibi Bratislava hayli küçük bir şehir, yavaş yavaş tadını çıkararak eski şehir bölümünü gezdikten sonra on dakikalık bir yürüme ile Mavi Kiliseyi ziyaret edebilirsiniz. Mavi Kilise aralarında en dikkat çekeni olsa da şehrin mimari şöleni açısından St. Martin’s ve Trinity Kilisesi de mutlaka görülmeli.

Avrupa’nın bu masalsı küçük biblo şehrine zaman kaybetmeden bir yolculuk gerçekleştirmek için en uygun uçak biletlerini NeredenNereye.com üzerinden satın alabilirsiniz.

“Gezmek insanı alçak gönüllü yapar. Dünyada aslında ne kadar da küçük bir yer kapladığımızı görmüş oluruz.”

– Gustave Flaubert

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen adınızı buraya girin